Salı, Temmuz 26, 2016

Bugün ne alırdınız? Ben acılar kadınıyım mı yoksa polyana modu mu?


Hiç en dibe battığınızı hissettiniz mi? Ama bahsettiğim dibe batma sadece maddi değil manevi...

Herkesin kendi çapında sizin yanınızda olmaya çalıştığı anda  siz kalabalıklar içinde yalnız kaldığınız oldu mu?

Peki ya hayal kırıklığı yaşadınız mı?

Yanınızda saydıklarınızın uzakta, uzakta saydıklarınızın en yakınınızda olduğu gerçeğiyle yüzleştiniz mi?

Kan bağınız olanlardan çok can bağınız olanların daha çok sizi önemsediğini gördünüz mü peki?

Gelecek hayalleri kurup kendi kendine gelin güvey olup yere çakıldınız mı?

Salak sepelek adamların belkide iq'ları yarınız  kadar olan insanların sizden  daha iyi yerlerde olduğu isyan ettiniz mi peki?

Ben hepsini dibine kadar yaşadım hala da yaşamaktayım... Her seferinde de bu kadar da olmaz dediğim ne varsa daha da şiddeti artarak yaşıyorum hemde... Bazen tevekkül ederek çokça ağlayarak ara sırada bu da gelir geçer be diye kendimi avutarak geçiyor günlerim.

E pozitif yaşam diyorduk ya, ee mutluyken o çok kolay; paran varsa,işin varsa, seni seven insanlar varsa,aşk hayatın yerindeyse, insanlarla iletişimin yerindeyse en iyi yaşam koçundan daha esaslı tavsiyeler verir herkes. Akıl hocası olur ahkam kesmek kolaylaşır.

Başlıkta ne demiştik polyana mısın acıların kadını mısın tarafını seç:) İkiside değil tabikide. Çünkü hiç bir şey durağan olmadığı gibi mutlulukta sevinçte üzüntüde kederde devamlı değildir.

Asıl zoru dipteyken pozitif yaşamı uygulamak tabi herkes kendi standartlarında... Maddi sorunlar için bir şey demem çok doğru olmaz ama psikolojik olarak çok sağlam sırlarım var:) Gelin canlar anlatayım size:
Bir kere batmaya başladınız mı yukarı çıkmak zorlaşır. Debelendikçe batarsınız,uğraştıkça daha da beter olaylar gelir bulur sizi bunu bilerek yavaş yavaş yüzeye çıkmaya çalışmalısın.
Şunu içtenliğimle söyleyebilirimki hayatta terslikler bir başladı mı stephen king romanlarındaki sürükleyicilik gibi ardı arkası kesilmiyor. Kendimden bir örnekle açıklayım; Başvurduğum bir işten (mühendislikte değil hani marabalıktan hallice olan ücretli öğretmenlik) red aldım, oradaki adam dalga geçer gibi, gibisi fazla direk dalga geçti: " haaha kızım napcan git işini yap olmadı formasyon alda gel hahah" sevgiler amcaya (!). Peki ben ne yaptım; pozitiflik ile ilgili birşey yazıcam sandınız değil mi ? ı ııııııh hayır canikom sinirden ağladım, hep benim başıma geliyor ne bahtsızmışım.. saydım işte bi süre:) sonra sakinleştim ve aklıselim olup her şerde bi hayır olduğunu düşündüğümü sandınız değil mi? ı ıııh yine yanıldınız sinirimden ağladım ve tüüm eskişehiri benzin bitene kadar gezdim. Allahtan depoyu fullememiştim de(doğrusu fulleyememiş olmasın o??) 2 saatte ağlayarak sinirimi attım. Tabi ben öyle sanıyordum. Oradan kafam dağılsın yürüyüş yapayım diye aldım başımı tam gidiyorken samimiyetine inanmadığım ve bu halimle mutlu olacak( işte beni üzenlerin sonu diye gerim gerim gerilecek) biriyle karşılaştım. Ayak üstü vahh vahh tühh tüh sözde üzülmeler ve akıl vermeler bitince "ben alışverişe gidiyorum çantam eskimişteeeeeeeeğ "diye efsane bir cevapla bastı gitti.


Ve ben kendimle kaldım. Dedim napıyorsun Duygu? Allaha şükür aç değilsin (48den 56ya 8 ayda nası yediysem artık!!) açık değilsin. Seni gerçekten seven tek insanı ve tek amacı seni mutlu etmek olan canından çok seven ANNENİ mahvediyorsun. Ve ne için ? Sanki bu dünyada işsiz bir tek benmişimde sadece mahalle baskısı bana yapılıyormuş gibi kahrediyorum kendimi..


Eminim bu satırların bir kısmı size hiçte yabancı gelmemiştir, meslek,olay,zaman,yer farklıdır ama duygular aynıdır. Sende üzülüyorsun yıpratıyorsun kendini.
Hadi kendini düşünmüyorsun orası allahın emri böyle salak saçma bir sebepten elalemin önünde gözlerin dolu dolu japon anime karaktrelerine döndüğünden anlayabiliyoruz da ya seni gerçekten seven o insanı nasıl üzebiliyorsun,sesini yükseltebiliyorsun kaç yıl daha hayattayız belli mi? bırak rızkı veren allahtır eğer vermiyorsa vardır bununda bir sebebi... Nedir bu sebep?  Acı çekmemiz ve bu kotamızı doldurmak mı? Yoksa herşey muhteşem gidip mutluluk kotamızı doldurmak mı?  Gelecek günler daha güzel olacağını umut edip şimdiden bu kotamızı sabırla doldurmaya razıyım ben. E nereden biliyorsun bu günlerin daha beter olmayacağını? Biliyorum çünkü yaratıcının adaletine inanıyorum..

Sizde inanın ve bugünlerin geçeceğini sadece bir süreç olduğunu aklınızdan çıkarmayın.
Sevgiyle kalın,
D.






Pazar, Temmuz 24, 2016

Yaşasın Özgürlük!!

Özgürlüüüüüüük! Öyle ya hepimiz özgürüz bir başkasının hareket alanına girene kadar değil mi? Herkes her istediğini yapar, maddi imkanları doğrultusunda almak istediklerini alır, gitmek istediği yerlere gider, ağzından çıkacaklar bir tek kişiyi bağlar... Ağzımızdan çıkan sözcükler demişken madem özgürüz çalıştığımız yerde bizi gıcık eden müdüre,çalışma arkadaşımıza, bizi zırt pırt arayan 444lü numaralara, yüze karşı mavi boncuk dağıtıp arkadan konuşanlara,ne istediğini kendi bile bilmezken bizden insanüstü performans bekleyenlere ağzımıza ne geliyorsa sayalım olmaz mı? Himm terbiyesizlik, saygısızlık olur mu diyorsunuz? Peki beden benim değil mi keseyim biçeyim, sonuçta kimseye zarar vermiyorum, zararım kendime? O da mı olmaz, ee ama hani ben özgürdüm başkalarına zara vermeden istediğimi yapma hakkımdı özgürlük? Peki kesme biçme olmasın sigara da içerim alkolünde dibine vururum beden benim değil mi ister uyuşturur ister ister uyarırım kime ne diyelim? Bunlarda toplumun ahlakını bozar mı diyorsunuz? Aama ben bunları topluma değil kendime yapıyorum yine mi olmadı peki:) Çok uç örnekler veriyorsun abartma duygu diyenlerbir bakın etrafınızda tam konsantre bir iş üzerinde çalışırken bi sigara arası vermem LAZIM diyerek uzaklaşan. Kafeinsiz kendimi iyi hissetmiyorum diyip lezzetten uzak zift kahveleri içen, hiç katılmak istemediğiniz o nikaha sırf ayıp olmasın diye gitmek zorunda kalan, çocuklar okuldan gelecek,beyime yemek yapıcam şuan kalmak istesemde kalamam...  diyenler onlarda kendilerine yapıyor ama benim heyecanla anlattığım anlardan paylaşma isteğimi çalıyorlar ya da temiz hava sahamı çalıyorlar . Ee bu da mı gol değil?


Aslında tüm bunlar insanların birbirlerine söylediği bahaneler. Kişiler ne kadar ÖZGÜR biliyor musunuz bağımlılıkları kadar sadece. Sen sigaraya ne kadar bağlıysan sigaranın  sana verdiği alan kadar özgürsün, sen işine,sahip olduklarına ... ne kadar bağımlıysan o kadar az  özgürsün... Kısacası özgürlük vazgeçebilme marifetidir. Peki ben özgür müyüm kesinlikle HAYIR😂 Ciddi bir anneye ve sevdiğim insanlara bağımlılığım var. Belkide yurtdışına çıkamayaşım sevdiğim insanları kaybetme korkusuyla doğru orantılı sanırım. Elbette hepimiz seviyoruz ailemizi,sevgilimizi,dostlarımızı... Ama ne zamanki onları kaybetmemek uğruna hedeflerimizden veya ihtiyaçlarımızdan vazgeçiyorsak işte orada ciddi bir problem vardır.

Amma velakin hangimizin problemi yok ki bu hayatta. Hepimizin hayatla ilgili bi derdi var, söylemek istediğim şey kendimizi kandırmayalım sadece, bu hayata bir defa geliniyorsa şayet onu da bağımlılıklarla kendimize zehir etmeyelim. İsyan etmeden hayata, idrak ederek yaşamı farkındalık katalım kendimize 😇

Son olarakta; peki siz özgür müsünüz gerçekten?






Cumartesi, Temmuz 23, 2016

Bir İş Görüşmesi Komedisi


Herkese Merhabaaa ;

Yazıma başlamadan minik bir uyarı :) 18-23 yaşındaki arkadaşlar bu yazdıklarım onlara çok ütopik gelebilir aman dikkat ben yandım siz yanmayın😂

Kariyer net başvurularımı bir görseniz oturup ağlarsınız yahu sen mühendis değil misin ne alaka bunlar diye? Ama şuan  ne iş olsa yaparım abi askeri ücrete de okeyim kıvamına geldim. Çünkü Duygu iş bulamadın mı ? Aaa neden çalışmıyorsun? Ayyy boşuna okumuşsun, Amaan sende diplomalı ev kadını ol eğitimli bir anne olarak çocuklarını yetiştirirsin(ki bunu söyleyen doçent hemcinsim!!), bak yaşında geçiyor bizden söylemesi...

 bu lafları dinlerken ben (temsili değil)

Bunları yazarken bile resmen içim şişti birde düşünün en geç haftada bir bu sorulara maruz kalınca yaşadığım iç sıkıntılarını. 

Tüm bunlar olurken  bir arkadaşım saolsun halime dayanamadı ve bana bir iş görüşmesi ayarladı. Görüşmeye gittim sonuç ne olur bilinmez  elbet ama  yaşadığım en kısa en manasız en özenti görüşmeydi . Görüşmenin ana hatları şu şekildeydi:

X: Kendinizi anlatın lütfen
Ben : (CV'yi özet geçtim)
X: Hiç başarısız oldunuz mu? 
Ben: Hayatta hiç bir şeyi başarısızlık olarak görmem tecrübelerimden ders alır onları bir daha yapmam.
X: Evet ama başarısızlık olarak adlandırabileceğiniz bir olay yok mu?
Ben: Dediğim gibi benim gözümden kaçan bir şey olmuşki başarılı olamamışım bunu bulur bir daha da yapmam. Benim için başarısızlık diye bir şey yoktur.
X: Hiç baskı altında çalıştınız mı?
Ben: ????
X: Evet
Ben: Babamda beyin tümörü çıktı istanbulda hastanede onun yanında olmam gerekirken okulu biterebilmek için eskişehirde staj yaptım??
X:Hımmm,Ekip yönetimi?
Ben: Yaşam içinde insanın olduğu her alan bir ekip yönetimidir fakat spesifik olarak okulda laboratuvarda grupları yönettim
X: Neden bu meslekler?
Ben: ÖSS yüzünden ama çift anadal şu şu sebeplerden...

Daha sonra bir iki klasik soru ve sonra 7 dakika içinde bitti görüşme.

Bu X 'in benim için yorumları karşısında ben  şok ben iptal hatta ben ohaa😂   Bu cevaplarımla çok konuşan, realist olmayan ve sevgi kelebeği(!) olarak ilan edildim !!!!!  Nasıl yani ne demiş olabilirim ki ne kadar uçmuş olabilirim mesela?  Ahh birde kadın çalışan istemediği kısmı varki infial yaratmamak için oraları es geçiyorum.

Eve geldim ve başladım ağlamaya,  ben polayana değilim neden böyle oldu niye beni beğenmediler kaç yaşına geldim hala anemin eline bakıyoruym .... amaaaan neler neler geçti aklımdan bir bilseniz, kariyer.net başvurularımı görünce ağlamıştınız ya sonra biraz sakinleştiniz hah işte tekrardan hönkürmeye başlardınız benimle😂



Uleyn dedim hani ben polyanaydım canım X bak??
Pesimistliğin dibinde geziyorum şuan diye akşamı sabah ettim. Sonra durdum düşündüm hayat bu kadar uzun mu kendimi deli divane yıpratacak kadar diye ? Şuan ki ruh halimi geçtim ya hormonlarımın horon tepmesi? Değer mi bunlar hayat bu kadar kısayken?

(bana polyana diyenlere karşı duruşum)
İnsanın gerçekten neyi sevdiğini, neyle keyif aldığını ve mutlu olduğunu anlaması uzun zaman alabiliyor mesela 28 yıl kadar. Ben o mu bu mu derken yıllar su misali akıııp gitmiş. Geri giden zaman elbetteki telafi edilemez ama önümüzdeki maçlara bakmamız lazım. Ve sanırım benim kariyer hedefim kesinlikle profesyonel öğrenci olmak😂 Çünkü yeni şeyler öğrenmeyibirşeyler araştırmayı çok seviyorum. Bir de üstüne para veriyorlar daha ne olsun😎 Şuan için resmen hayal ,çok uzak... Kadro açılmadığı için ama en azından hayalimin peşinden koşarım realist olmayacaksam hayallerim için olmam. 

Velhasıl kelam niye böyle uzuuun uzun yazmamın sebebi şu; öyle ya da böyle kendini bilmeyen hadsizler çok. Ancak bir çile çekileceksede en azından sevdiğin, emek verdiğin bir amaç uğruna çekilsin. Ben çok bilirim üniversitede anlayamadığım statik dersi için hocalarımın kapısını defalarca aşındırıp, yavrum sen niye anlamıyorsun git artık demesine rağmen yüzsüzlüğe vurup öğrenene kadar kapısında beklediğimi. Ama peki sırf para kazanayım evde boş durmayım yeni birşeyler öğreneyim diye gittiğin bir yerde bu tarz bir durumla karşılaşmak demoralize edici ve hatta utanç verici. Belki çok hassas davranmış olabilirim ama durum bu:)

Siz siz olun ne yapacağınıza neyi sevdiğinize karar verin yoksa benim gibi kalakalırsınız...





Cuma, Temmuz 22, 2016

Şeker gibi geçen bir bayramın ardından ülkemizin geçirdiği ,hala da devam eden acı ve sıkıntılı dönemden herkese merhaba!


O kadar çok söyleyecek şey var ki ama tutuyorum dilimin ucunda yaşananlara elbetteki benimde yorumlarım var; darbe girişimleri, kaos ortamı,belirsiz geleceğimiz... Ama buranın çokta yeri olduğunu zannetmiyorum.

Biliyorum hiç birimiz bu dönem bu tarz şeyler okumak görmek istemiyoruz ama bi 5 dakikalık kaçış isterseniz şeker diyetimin ayrıntıları sizi bekliyor olacak.

Aslında bu bayram mecaz anlamda değil bildiğiniz şeker komasına girdiğim bir 3 gün oldu. Bir önceki yazımda 21 gün şeker tüketmeme kararım (yazısı için tık tık) arefe günü itibariyle sona erdi. Ve ben baklava benim kadayıf senin ne varsa sildim süpürdüm :) Yediğim tofflerin limonatalı şekerlerin haddi hesabı yok.. Daha sonra ülke çalkantısıyla kendimi tatlıya verip profiteroller olsun, kürt börekleri olsun kendimi koyverdim gitti.

Deseniz ki :"Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu!? Bir önceki yazıda esip gürlüyordun canısı?? " Vallahi haklısınız bende o yazdıklarımın değerini tekrar şeker yemeye başlayınca anladım... Yeniden baş dönmeleri,uyku hali, şeker kaynaklı histeri krizleri tam hız geri döndü. Elbette bunu sadece şekere değil hayatımda yaşadığım bazı can sıkıcı durumlarında etkisi olsada % 90 şeker kaynaklı olduğuna emin oldum. Çünkü yaptırdığım tahliller şekeri bıraktığım zaman ve sonrası karşılaştırdığımda oldukça etkili olduğu görüldü.

Tatlı ihtiyacımı hep meyvelerden aldım ve bu 21 gün içerisinde hiç olmadığım kadar enerjiktim ve duygularımı kontol altına almayı bi nebzede olsun başardım.

Artık bundan sonra hayatımda mümkün olduğunca şekeri hayatımdan göndermeye çalışacağım. Bu süreç oldukça uzun  olacak... Elbetteki hepimizin hassas dönemleri oluyor o dönemlerde 1 top dondurmayı veya 1 parça çikolatayı veya bir kup muhallebiyi yemeyeceğim anlamına gelmiyor ama ne kadar az o kadar sağlıklı.

Ben dayandıysam hepiniz dayanabilirsiniz.

Tatlı konuşup tatlı şeyler yaşamak dileğiyle...

Pazar, Temmuz 03, 2016

NOTE ürünlerinin içerikleri

Merhaba kozmetik sevenler ama bir o kadarda "bunları sürüyoruz ama uzun süre kullanınca dudaklar yeşil oluyormuş biliyor musun !? " şeklinde şehir efsaneleriyle dolu bu alanda superwoman olarak yettim canlar,hangi ürün ne yapıyor güzelleşelim derken çirkinleşiyor muyuz hepsi az sonra bu yazıdaa 😂
Bir önceki kozmetik içerikleri yazım(okumadıysanız okumak için tık tık) oldukça ilgi çekti öhööm öhöömm :))bende bu konuyu biraz açmak istedim ve şayet ilgi devam ederse ve sizlerde marka önerilerinde bulunmaya devam ederseniz bunu bir seriye bağlamak istiyorum.
Gelelim bu haftanın şanslı ürününe; ta ta taaattaaam : NOTE 

Uygun fiyatlı olması hem watsons,gratis ve rossman gibi drugstorelarda stok sıkıntısı çektirmemesi, ürün ambalajlarının orta-vasat sağlamlıkta olması ve sade tasarımıyla ile dışarıda makyaj yapanların yanına rahatlıkla alabilecek olması, ee birde doğru reklam ve pazarlama stratejileriyle bir çoğumuzun makyaj çantasının demirbaşları arasına girdi. Kimimiz bronzerlarının kocaman ve aynalı oluşuyla gün içinde tazelemek için ideal olduğunu düşünerek çantamıza atarken kimimiz concealerının adının hakkını vererek güzel kapattığı ve çizgilere bariz bir şekilde dolmadığı için( bende dolmuyor ama arkadaşlarımın  bir kaçında çizgilere doldu) tercih sebebimiz olmuştur. Ürün yorumlarıyla ilgili çok güzel blog yazıları var, benim bahsetmek istediğim içerikleri.


İlk önce pudra/ bronzer gibi toz ürünlerine;

Paraben note ürünlerinin hiç birinde bulunmuyor ama zaten bir çok marka artık paraben ilave etmiyor o yüzden uzun uzuya yazmayacağım. 

Ürünlerinde argan yağı var ve mis gibi kokuyor. Bunlar zaten kutunun üzerinde kocaman kocaman gözümüze sokulanlar peki ya detaylarında neler gizli?

1. Pudra ürünlerin olmazsa olmazı TALK. Bildiğin yumuşak taş tırnağınızla bile çizebilirsiniz. Biraz daha entel dantel yazmak gerekirse; 3MgO4SiO2.H2O veya Mg3Si4O10(OH)2. formülleriyle ifade edilen bir magnezyum silikat mineralidir. Asitlerden etkilenmez. Çok parlak, kimyasal açıdan inert, yüksek erime derecesine sahip, düşük ısı ve elektrik iletimi, yüksek absorbsiyon gücü olan bir mineraldir ki bu özelliği sayesinde yüz yağlandığında kullanmamızın sebebi toz yapının yağı adsorbe etmesidir. 
Talka kozmetik özellikleri kazandırmak için çeşitli anorganik maddeler katılmaktadır. Vücuda nefes yoluyla alınması son derece tehlikelidir. Bebekliğimizde ilk tanıştığımız kimyasallardan biri olmasına rağmen maalesef kanserojenliği kanıtlanmış bir maddedir. E talksız pudra yok mu hiç mi kullanmayacağız Duygu? Kullanacağız elbette ama anorganik madde az katılmış olmasına dikkat edeceğiz bu da firmaların insafına kalmış durumda. 

Note pudralar aşırı aşırı tozutmadıkları için havada askıda çok kalmayacaklarını bu yüzden de solunum da sıkıntı yaratmayacağını düşünüyorum. 

2. Polimetilmetakrilat

Bu arkadaş pudraların dışında fondoten ve rujlarda bulunmakta. En belirgin sıkıntısı alerji. Hani bazen bir ürün kullanırızda yüzümüzde irritasyona sebep oldu sivilce gibi şeyler çıktı diyoruz ya işte suçlulardan biride bu. 

3. Alumınum strach occtenyl succinate

Yararlı değil ama zararı direk yok

4. Alkil Benzoat

Çok hafif oluşu ve kolay yayılabilme özelliğinden dolayı bir çok kozmetik formülasyonlarında kullanılır, güneş filterleri için iyi bir çözücüdür. %1-5 oranlarında kullanılır.

5. Paraffinum liqoidum

sıvı parafin, cildin yumuşak ve parlak görünmesini sağlar. Petrol türevidir ve cildin gözeneklerini tıkar. Vücuttaki toksinlerin atılmasına engel olduğu için akne oluşumuna sebep olabilir.

Bunlar dışındakiler %1in altında kullanıldığı için etkileri ilk 5in daha fazla olur.

Bir sonraki postta görüşmek üzere sevgiyle kalın,
D.




Salı, Haziran 28, 2016

Marine,çizgi,daha çok marine,daha çok çizgi

İşte geldim burdayımmm

Fiziksel,kimyasal ve de psikolojik olarak yenilendim geldiimm 💕

Peki yenilenmek için neler yaptım en başta yazlık alışveriş😇 Öyle güzel ciciler gelmişki mağazalara, gardırobumun yenilenmesiyle resmen bende yenilendim.



 

Marine desenlere ayrı bir hastayım seviyorum , dünyadaki tüüm çizgili t-shirtler benim olsun ama polyester olmasın akrilik 7 ceddimden uzak dursun pamuklu olanlar can yoldaşım olsun 😂 İçerik konusunda ciddi takıntılıyım. Ama dürüst olmam gerekirse "cildim aşırı hassas şekerim kalitesiz ürünü kaldırmıyor"dan ziyade bu sıcak havalarda kendim dahi zor nefes alırken vücuduma polyesterlerle nefes almasını engellemek çok büyük bir zulum bence. 




Okuyun canlarım etiketleri okumadan kaçınmayın. Bu havalarda efil efil miss gibi kokan pamuklular varken ne gerek var kokarca gibi gezmeye?


Elbise : Zara 
Ayakkabı: H&M
Clutch: Mango



Çarşamba, Haziran 22, 2016

Kozmetik Malzemelerin İçerikleri

Kozmetiği sevmeyen var mı? Bu sorunun cevabı %90 yok çıkar tahminimce:) Kendi adıma makyaj malzemeleri dendi mi akan sular duruyor bende. Eskisi kadar olmasada kozmetik alışverişine hala daha bayılıyorum. Tabi alırken artık daha bilinçli alışveriş yapar oldum. İster istemez kimyasal ürünler katılıyor ancak zararı faydasından fazla olanlar da oldukça fazla. Bir de direk yüzümüze vücudumuza sürdüğümüzü düşünürsek zarar geliyorum diyor. 

Burada bahsetmediğim/bahsedemediğim ve hatta bilmediğm yüzlerce kimyasal var kozmetik sektöründe. Ruj,farlar,allıklar... Hepsini incelemeye kalksak işin içinden çıkamayız. Yüksek kimya mühendisi olarak şahsi fikrim kimyasalların temizi kirlisi olmaz ancaaak kör göze parmak yapmadıkça biraz göz yumabiliriz diye düşünüyorum. Direk bir marka vermenin çok doğru olduğunu düşünmüyorum çünkü her markanın her ürünü temiz olmayabiliyor. Kaba taslak içeriklerinde aşağıda bahsettiğim ürünlerin olmamasına özen göstermek hiçte fena bir adım olmasa gerek:)

Örneğin nemlendirme amaçlı losyonlarda kremlerde kullanılan propilen glikol vücuda hızlı nüfus ettiği için hücre yapısını bozuyor. Bu da yararından çok daha fazla zarar verebileceği de gerçeğini yüzümüze çarpıyor. İşte kafamda böye deli sorular olunca biraz meraklı olunca biraz da araştırınca kazandığım birikimlerimi sizinle de paylaşmak istiyorum. Gelelim zararlı maddelerimize;

PARABEN: Bilmeyeni dövüyorlar artık :) Hatta aaaa aaa nasıl bilmezsin diye bakışlara maruz kalmanız olası sanki herkes her şeyi bilmek zorundaymışız gibi... Her neyse neden zararlı bu paraben egzama tipi tahriş ve alerjik reaksiyona sebep olmakla birlikte; meme kanseri teşhisi konmuş kadınların tümörlerinde paraben temelli kimyasallar bulunmuş. Ürünlere koruyucu amaçlı konuluyor.

TALK: Kayalardan elde edilen mohs sertlik skalasında en yumuşak kayadan elde edildiği için asbest veya küçük lifler bulundurduğu için akciğerlerde sıkıntı yaratabildiğinden bunu içeren ürünleri dikkatli kullanmakta fayda var.

DIETANOLAMİN (DEA),TRİETANOLAMİN(TEA) VE MONOETANOLAMİN(MEA) : Bu kimyasalları deri hoop diye emdiği ve vücudumuzda başka formlara dönüştüğü ve bu da kanseri tetiklendiği gözlendiği için;kaldıki dönüşmemiş hali bile hormonları etkilediğinden sıkıntı uzak durmakta fayda var. Ürünlerde yüzey aktif madde, pH dengeleyici, emülgatör ve koku maddesi olarak kullanılır.

PETROKİMYASALLAR: En basitinden Metilparaben bir petrokimyasaldır, ee parabenden kaçıyorsak bu maddelerden de kaçmalıyız. Ben şu mantıkta ilerliyorum alkol içerikler cildi tahriş eder ve petrokimyasalların içinde de bütilalcol(bütanol) etanol bunlar varsa uzak durun derim.

ALUMINUM STARCH OCCTENYLSUCCINATE:  Son olarak kendi çapında masum ama başındaki alüminyum biraz sıkıntı yaratıyor ama çokta sorun değil bence gün içinde bi milyon şeye maruz kaldığımız düşünülürse.



Önemli olan bir adım atmak hayatı daha kaliteli yaşamaya çalışmak, gersi kendiliğinden otomatik olarak gelecektir:)

Bir sonraki postta görüşmek üzere sevgiyle kalın,
D.